Her Tavsiye, Tavsiye Verenin Deneyimiyle Sınırlıdır

Son 5 yıldır, kariyerinde başarılı olmak isteyen bir kadının doğru eş seçmesini öğütleyenlerin sesi epey yüksek geliyor. Sheryl Sandberg de bunlardan biri. Hani şu Facebook COO’su olan, Lean In kitabını yazan ve mükemmel bir eşi olduğunu söyleyen kadın. Sheryl Sandberg, “Lean In” kitabında ve söyleşilerinde kadınlara epey yükleniyordu aslında. “Başarılı olmak için sesinizi çıkarın” diyordu.

Sandberg’e göre sorun, bir yerde, hep kadındaydı. Yeterince azimli olmamalarına laf edip, ürkek davranmayı bırakmalarını öğütlüyordu. “Lean In” diyordu kısaca. İş yerinde çetin ceviz olun diyordu. Çocuk sahibi olmayı bir kariyer dezavantajı olarak öne sürmekten vazgeçin diyordu.

Dave gibi bir eşi olması dolayısıyla başarılı olmak için gereken zamanı işine ayırabildiğinden bahsediyordu. Biraz da bu nedenle olsa gerek, başarılı bir kariyer için eşinizi iyi seçin öğüdünde ısrarcıydı.

Sandberg, keyfi yerinde bir kadındı. Her açıdan. Fiziksel, sosyal, çevresel, entelektüel, psikolojik ve finansal açıdan hayatı hoş bir kadındı.

Ta ki,eşi Dave Goldberg vefat edene kadar.

O zaman, 2 çocuğunu tek başına büyütmek zorunda olan kadınların “Lean In” edemiyor olmasını anladığını söylemeye başladı.

Yani, geri vitese taktı!

Nasıl yani?

Ayıkla Pirincin Taşını
Kişisel gelişim böyle birşey aslında.

Kendi hayatına bakıp, çıkarımlarda bulunmak. Senin hayatına faydası olduğu için herkese faydalı olacağını düşünmek. Sonra da milyonlara bu fikri satmak!

Bilimsel çalışmalarla kişisel gelişimciler arasında önemli fark burada yatıyor olsa gerek. Bilim insanları, konuyu daha geniş bir açıdan ele alıp, daha fazla insan üzerinde elde ettikleri verileri değerlendirdikten sonra öneri verirken, kişisel gelişimciler, kendilerini ve kendi deneyimlerini referans göstererek çıkarımda bulunabiliyorlar.

Sandberg, bir kişisel gelişim uzmanı değildi elbette. Ne var ki, Facebook’un kadın ağırlıklı bir kullanıcı kitlesi olması, onu bu alanda liderlik etmeye teşvik eden sebeplerden biri oldu. Mantıklı ve akıllıca bir adım.

İyi de ne oldu şimdi?

Onca daha az imkana sahip olan kadını suçlarken, bir dolu kadının kendileri hakkında daha kötü ve yetersiz hissetmelerine sebep olurken herşey yolundaydı Sandberg’e göre. Ne zaman ki eşi vefat etti ve 2 çocuğuna bakma sorumluluğunu üstlenmek zorunda kaldı, hayatın başka bir yüzünü de görmeye başladı. Sevdiği bir insanı kaybetmenin üzüntüsünü atlatmaya çalışması, işinden daha çok çocuklarına zaman ayırmak zorunda kalması, nispeten hayatı farklı bir ritme soktu.

Hayat aslında farklı ritimlerde giden bir yolculuktan ibaret. Bana göre, Türkiye’de öyle çok insan sadece tek bir yolculukta ilerliyor ki, gelişmemizin bu kadar yavaş ve rötarlı olmasını biraz da buna baglamadan edemiyorum.

Farklı hayatları deneyimleme cesareti olmayan bir iş dünyasının kendine faydası olmazken, başkasına faydası olabilir mi?

Etik anlayışı yerlerde sürünen bireylerden oluşan bir toplumun, kadını başarılı yapabilmek için samimi bir çabası olabilir mi?

İş dünyasında yükselmek, tek kariyer ve hayat yolu olarak görülebilir mi?

Batıda refah gani gani artarken, mutsuzluğun da artması, bir yerlerde yanlış yapıyor olduğumuzu gösteriyor olabilir mi?

Ne istemen gerektiğini yaratanlar kimler?
Sandberg, kadına iş dünyasında yerinin nerede olması gerektiğini bir yerde dikte eden bir tondaydı. Kendi hayatının en iyi hayat olduğu konusunda bizi ikna etmek için çok istekliydi. Etkili bir insan olması sebebiyle de, bu konuda bir iklim yarattı. Bunu yaparken, sistemi ve erkeklerin bakış açısını ve davranışlarını değiştirme konusunda pek bir çabası olmadığını da düşünmeden edemiyorum.

Kariyer seçimi, oldukça kişiseldir. Sandberg, kadınları tepeye taşımak konusunda cesaretlendirirken, aslında Hollywood tarzı bir yaşantı algısını da çizmeyi ihmal etmiyordu elbette. Bütünsel yaklaşımı olsa, dünya ve kadınlar için daha faydalı ama kendi kişisel başarısı adına o kadar hızlı başarısı olmayacaktı. O da sonuçta bir seçim yaptı.

Sandberg, hayatı iş olan bir kadın. İş dünyasında başarılı olduğu takdirde, kendisinin var olduğunu hisseden biri. Onun elinden bu iş başarısını alsanız, mutlu ve tatminkar bir hayat yaşaması ne kadar mümkün, bilemiyorum.

Hayatımızı işten ibaret yapan günümüz anlayışları, işin dışında yaptıklarımızla üretkenliğin mümkün olduğunu unutmuş gibiler.

Farklı fikirleri dinlemek ve okumak çok önemli. Daha da önemli olanı, kıymet vererek okuduğumuz, dinlediğimiz insanların söylediklerini kendi muhakeme zincirimizden geçirerek uygulamaya koyuyor olmak.

Çünkü her tavsiye, tavsiye verenin kendi deneyimiyle sınırlıdır.

Exit mobile version